Bir genç mahallesine yeni taşınan kıza aşık olur. Hep o genç kızın kapısının önünde bekler ve onu fark etmesi için elinden geleni yapar genç kız her dışarıya çıktığında onu seven genç devamlı kızın önüne bir gül bırakıp kaçar onunla konuşmaya cesaret edemez, genç çocuk can dostuna anlatır içindeki deli sevdayı gencin can dostu iyimser bir dille “git konuş anlat aşkını ona” der genç ertesi gün kızın önünü kesip bütün derdini anlatır ve bir gül daha verip kızı dinlemeden oradan kaçar ve bir süre genç kızın karşısına çıkmamış ama her gün kızın camına da gül bırakmayı ihmal etmiyormuş. Genç kız da onu seviyor bu durumun altında kalmamak için oda aynı şeyi yapmak istemiş ama genç çocuğun evini bilmiyor sonunda öğrenerek oda aynı şekil çocuğun camına gül bırakmış ve bu gülü gören çocuk ne yapacağını şaşırmış tüm cesaretini toplayıp kızın karşısına çıkıp birlikte olmak istemiş genç kız buna karşılık vermiş ve günden güne aşkları büyüdükçe büyümüş her gün buluşuyor bambaşka yerleri gezip tozuyorlarmış ilişkileri uzun bir süre devam etmiş bir süre sonra kızın aile sorunlarından dolayı mahalleden taşınmak zorunda kalmışlar genç kız sevdiğine veda için gittiğinde genç çocuk mutluluktan gene göklere çıkmış ama bilmiyormuş veda amaçlı gelindiğini ve kız olayı anlattıktan sonra çocuğun dünyası başına yıkılmış ve bir an ölümü düşünmüş genç kız elindeki kırmızı gülü uzatmış tekrar sana döneceğim ama bu gül solunca diyerek uzaklaşmış genç aşığın yanından gencin bütün hayalleri yıkılmış ümit dolu bir şekilde aşkının döneceği günü bekliyormuş ve hiç ortalıklarda görünmüyormuş. Genç aşığın can dostu meraklanarak dostunun yanına gitmiş ve gittiğinde genç aşığın yani can dostunun hüzünlü ve umutlu bakışlarıyla karşılaşmış durumu öğrenmiş ve elindeki o gülü görmüş sormuş “neden gülü vermedin” demiş. Genç aşık “bu gülü o bana verdi gül solunca geri geleceğim dedi” demiş gencin can dostu bir gerçeğin farkına varmış ve daha o gerçeği açıklamadan genç aşık aşkın verdiğin hüzünle “git artık yanımdan diyerek” kovmuş can dostunu gülün sahte olduğunu anlatamamış can dostu genç bir süre ses seda çıkmayınca genç aşıktan tekrar gitmiş ve gittiğinde soğuk bir bedenle karşılaşmış ve yumruklarını sıkarak aşkın adaleti bumu diye isyan etmiş can dostunu toprağa gömerken bir gönderme yapmış aşkın mavzerine. Ertesi gün genç kız çıkıp gelmiş mahalleye aşkını aramış yana, ayana genç aşığın can dostu ile karşılaşmış genç kız “nerede benim gülüm” demiş. Çocuk “senin gülün soldu” diyerek oradan kovmuş genç kızı. Mezarlığa giden kız aşkının mezarının başında buğulanmış gözlerini silerek “aşka aşk gerek eğer aşksa, sevdaya sevda gerek eğer hasret varsa, ölüm ölümse ölüm gerek aşkı yaşayacaksa herkes kendine ölür sen benin için bende senin için ölürüm” diyerek aşkının yanı başında yummuş gözlerini ve mezarlarının başına “sevenler ölse de aşkı ölmezmiş” yazılarak bir sevdalıları da kara toprağa gömmüşler…”