Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez. Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere daha karşılaşabilmek için hep aynı otobüse bindiler. Ama birbirlerine bir türlü açılamıyorlardı. Bu konuşmanın gerçekleşmesi ise fazla uzammadı ve tanıştılar.
Okul bittikten sonra ise evlendiler. Sevgileri de gün geçtikçe büyüyordu. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın. "Burayı alalım mı? Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım". "Sen istersin de ben hiç yapmaz mıyım? Amerika'daki tıp kongresinden dönünce ararım emlakçıyı" dedi adam. Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu anladı kadın. Ona sahildeki evi hatırlattığında ise, "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen o evi unut" dedi adam.
Kadın bir süre sonra kocasının kendisini aldattığını öğrendi. Bir akşam eşi eve geldiğinde ona her şeyi bildiğini söyledi. Adam ise hiç inkar etmedi. Kapıdan çıkarken, "Son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama, kadın, "Defol" dedi sadece. İlk celsede boşandılar. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bir sabah, çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. Onu kovmak istedi ama yapamadı. Kadın ise, "Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o 1 saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında 1 yıllık ömrü kaldığını öğrendi. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi" dedi ve elindeki kutuyu diğer kadına uzattı.
Kadın da elindeki kutuyu açtı. Kutuda itinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu. Kağıtların hepsinde eşini ne kadar çok sevdiği yazıyordu. Kadın son kağıdı açtığında ise şu yazıyla karşılaştı; "Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Terasta martılarla kahvaltı ederken, ben her zaman seni izliyor olacağım sevgilim."